2000 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri 7 Kasım 2000'de yapılan 54. Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimidir. Her eyalet ve Columbia Bölgesi'ndeki seçmenler, dört yıllık bir dönem için bir başkan ve başkan yardımcısı seçmiştir. Resmî sonuçlara göre; 41. Başkan George H. W. Bush'un en büyük oğlu ve Teksas Valisi olan Cumhuriyetçi aday George W. Bush, Başkan Yardımcısı olan Demokrat aday Al Gore'u ufak bir farkla yenerek ABD'nin 43. Başkanı seçildi. Bu seçim, 1888'den beri ilk defa bir başkan adayının daha çok oy almasına rağmen Seçiciler Kurulundaki delege sayısının daha az olması sebebiyle kaybettiği seçimdir.[2][3] Sonuçları hakkında uzun süredir devam eden tartışmalar nedeniyle ABD tarihindeki en çekişmeli başkanlık seçimlerinden biri olarak kabul edilmektedir.[4][5] Seçimi kaybeden aday Al Gore, Yüksek Mahkeme'nin seçim hakkındaki kararını açıklamasından sonra 13 Aralık'ta Bush'u tebrik etti.[6]
Mevcut Demokratik Başkan Bill Clinton, 22. Değişiklik nedeniyle üçüncü bir dönem için aday olamayacak durumdaydı. Başkan Yardımcısı Gore, ön seçimlerde eski New Jersey Senatörü Bill Bradley'i yenerek Demokratik adaylığı kolayca kazandı. Gore, Connecticut Senatörü Joe Lieberman'ı başkan yardımcısı adayı olarak seçti. George W. Bush, Cumhuriyetçi adaylık için favori aday olarak görülüyordu ve (daha sonra 2008'de başkan adayı olacak olan) Arizona Senatörü John McCain ve diğer aday adayları ile yaşadığı çekişmeli bir ön seçim mücadelesinin ardından ön seçimleri kazandı. Bush, eski Savunma BakanıDick Cheney’i başkan yardımcısı adayı olarak seçti.
Her iki büyük parti adayı da bütçe, vergi indirimleri ve federal sosyal sigorta programlarındaki reformlar gibi ağırlıklı olarak iç meselelere odaklansa da dış politika da göz ardı edilmedi. Başkan Clinton'ın Monica Lewinsky ile yaşadığı seks skandalı ve ardından gelen azil süreci nedeniyle Gore, Clinton ile birlikte kampanya yürütmekten kaçındı.[7] Cumhuriyetçiler, Clinton'ın ahlaki hatalarını kınarken Gore, Bush'un deneyim eksikliğini eleştirdi.
Seçim gecesi, Florida eyaletinin seçim sonuçları hâlâ kesinleşmediği için kimin kazandığı belirsizdi. Sonuçlar, Bush’un Florida’yı o kadar küçük bir farkla kazandığını gösteriyordu ki eyalet yasası sebebiyle yeniden sayım yapılmasını gerektiriyordu. Bir ay süren hukuki mücadeleler, yeniden sayımı sona erdiren ve büyük tartışmalara yol açan 5 oya 4 oyluk Yüksek Mahkeme kararı ile sonuçlandı. Sonunda Bush, Florida’yı 537 oy farkla, yani %0,009’luk bir oy oranıyla kazandı.[8] Florida’daki yeniden sayım ve ardından gelen davalar, seçim sonrası büyük tartışmalara neden oldu. Bazı analizler, sınırlı ilçe bazlı yeniden sayımların Bush’un zaferini doğrulayacağını, ancak eyalet çapında bir yeniden sayımın eyaleti Gore’a kazandıracağını öne sürdü. Seçim sonrası yapılan analizler, Palm Beach County’nin "kelebek oy pusulasının" 2.000’den fazla oyu Gore yerine üçüncü parti adayı olan Pat Buchanan’a yönlendirdiğini ve bunun Florida’yı ve dolayısıyla seçimi Bush’a kazandırdığını ortaya koydu.[9]
Sonuç olarak, Bush 271 Seçim Kurulu oyunu alarak kazanması için gereken 270 oyu bir oyla geçti, Gore ise halk oylamasını 543.895 oy farkla (kullanılan toplam oyların %0,52’si) kazandı.[10] Bush, 1996’da Demokratlara oy veren; Arkansas, Arizona, Florida, Kentucky, Louisiana, Missouri, Nevada, New Hampshire, Ohio, Tennessee ve Batı Virginia'dan oluşan 11 eyaleti tersine çevirdi. Gore’un kaybına rağmen, bu seçim Demokrat Parti’nin 1948’den bu yana üç ardışık seçimde de halk oylamasını kazandığı ilk seçim oldu. Bu, aynı zamanda 2024’e kadar bir görevdeki başkan yardımcısının başkanlık için aday olduğu son seçimdi. Ayrıca bu, 2016’ya kadar bir Cumhuriyetçinin New England’dan en az bir Seçim Kurulu delegesi aldığı son seferdi.
George W. Bush; Teksas Valiliğine, Bush ailesinin tanınırlığına ve siyasetteki bağlantılarına dayanarak benzeri görülmemiş bir finansman sağladı ve geniş bir liderlik desteği alarak erken dönemde Cumhuriyetçi Parti’nin favori adayı haline geldi.[11] Eski kabine üyesi George Shultz, Bush’un parti içindeki destekçilerini sağlamlaştırmada önemli bir rol oynadı. Nisan 1998’de Shultz; Bush’u Michael Boskin, John Taylor ve ilerleyen dönemde Dışişleri Bakanı olacak Condoleezza Rice gibi uzmanlarla siyaset meselelerini tartışmaya davet etti. Böylelikle Shultz, Bush'un aday olmasına öncülük etti.[12]
24 Ocak 2000’de yapılan Iowa ön seçimlerinde, Bush oyların %41’ini alarak kazandı. Forbes %31, Keyes %14, Bauer %9, McCain %5 ve Hatch ise %1 oy aldı.[18] İki gün sonra Hatch yarıştan çekildi ve Bush’u destekledi.[19] Ulusal medya, Bush’u partinin ana akım adayı olarak gösterdi.
McCain, birçok ılımlı Cumhuriyetçinin ve bağımsız seçmenin desteğini alarak kampanya finansmanı reformuna odaklanan isyankar bir aday imajı çizdi.[20] 1 Şubat’ta McCain, Iowa ön seçimlerini atlayıp kaynaklarını New Hampshire ve Güney Karolina’ya yönlendirme stratejisi izleyerek New Hampshire ön seçimlerinde Bush’u 49’a 30’luk bir oranla beklenmedik bir farkla mağlup etti.[21] Bunun üzerine Bauer yarıştan çekildi.[22] Forbes ise kampanyasına 32 milyon dolar harcamasına rağmen hiçbir ön seçimi kazanamadığı için çekildi.[23] Yarışta üç aday kaldı. GüneyKarolina ön seçimlerinde Bush, McCain’e %12 oy fark atarak yendi.[24] McCain’in Güney Karolina’daki yenilgisi kampanyasına zarar verse de 22 Şubat’ta Michigan ve kendi eyaleti Arizona’yı kazandı.[25][26]
Ön seçim süreci, Güney Karolina Eyalet Meclisinde de etkisini gösterdi. Eyalet başkentinin kubbesinde dalgalanan Konfederasyon bayrağı konusunda yaşanan tartışma, meclisin bayrağı iç savaş anıtına taşımaya karar vermesiyle sonuçlandı. Çoğu Cumhuriyetçi aday, konunun Güney Karolina seçmenlerine bırakılması gerektiğini söylerken, McCain daha sonra fikir değiştirerek bayrağın tamamen kaldırılması gerektiğini savundu.[27]
McCain; Bush’u, ırklar arası ilişkileri yasaklayan politikalarıyla bilinen Bob Jones Üniversitesi’nde konuşma yapması ve bu kurumun desteğini kabul etmesi nedeniyle eleştirdi. Bush, daha sonra bu konuda özür diledi.[28] 28 Şubat’ta McCain, televizyon vaizleri Jerry Falwell ve Pat Robertson’ı "hoşgörüsüzlüğün ajanları" olarak nitelendirdi.[29] McCain, 29 Şubat’ta Virginia’yı Bush’a kaybetti.[30]
Bush, başkan yardımcısı adayını belirlemek için eski Savunma BakanıDick Cheney’den bir ekip yönetmesini istedi, ancak sonunda Cheney’i kendisi aday olarak seçti. ABD Anayasası, bir başkan ve başkan yardımcısının aynı eyaletten olmasını doğrudan yasaklamasa da, seçicilerin kendi eyaletlerinden iki adaya oy vermesini engellediği için on yıla yakın süredir Teksas’ta ikamet eden Cheney, oy kaybını önlemek için seçmen kaydını Wyoming’e geri taşıdı. Eğer bu değişiklik yapılmasaydı Bush veya Cheney’in Teksas’taki seçici oylarını kaybetme riski vardı.[32]
Başkan Yardımcısı Al Gore, adaylık için sürekli bir önde giden isimdi. Olası adaylar olarak adı geçen diğer önde gelen Demokratlar arasında Bob Kerrey, Dick Gephardt, Paul Wellstone ve aktör Warren Beatty[34] bulunuyordu. Bunlardan yalnızca Wellstone bir keşif komitesi kurdu.[35]
Bir isyan kampanyası yürüten ABD SenatörüBill Bradley, Gore'a alternatif olarak kendini konumlandırdı. Gore, merkezi Demokratik Liderlik Konseyi'nin kurucu üyelerindendi. Eski basketbol yıldızı Michael Jordan; Bradley için erken ön seçim eyaletlerinde kampanya yürütürken, Bradley "farklı bir şekilde" kampanya yapma niyetini duyurdu. Niyeti ise "büyük fikirlerle" olumlu bir kampanya yürütmekti.[36] Kampanyasının odak noktası, rekor kıran bütçe fazlasının, yoksulları ve orta sınıfı desteklemek amacıyla çeşitli sosyal refah programlarına harcanması, ayrıca kampanya finansmanı reformu ve silah kontrolüydü.
Gore, Demokrat Parti'nin kurumsal desteği ve Bradley'in Iowa'daki seçimdeki zayıf performansı nedeniyle[37], özellikle de Bradley'i çiftçilerin sorunlarına kayıtsız ve ilgisiz biri olarak göstermeyi başarmasıyla ön seçimlerde kolayca Bradley'i mağlup etti. Bradley'in kazanmaya en yakın olduğu yarış, New Hampshire ön seçiminde Gore'a karşı %50'ye %40'lık kaybıydı.[38] 14 Mart'ta Gore, Demokrat adaylığını kesinleştirdi.
Bradley'in delegelerinin hiçbirinin ona oy kullanmasına izin verilmedi. Bu nedenle Gore, Demokrat Ulusal Kongre'de adaylığı oy birliğiyle kazandı. ConnecticutSenatörüJoe Lieberman, sesli oylama ile başkan yardımcılığı için aday gösterildi. Lieberman, büyük bir parti tarafından bu pozisyon için seçilen ilk Yahudi Amerikalı oldu.[39] Lieberman, Gore'un başkan yardımcılığı için aday gösterebileceği diğer beş kişiyi (Evan Bayh, John Edwards, John Kerry, Dick Gephardt ve Jeanne Shaheen) geride bırakarak başkan yardımcısı adayı seçildi.
Amerikalı tüketiciyi koruma ve çevre aktivisti olan Ralph Nader ve aktivist Winona LaDuke, adaylıklarını garantileyecek kadar delegeye ulaştıktan sonra 23 - 25 Temmuz 2000 tarihleri arasında yapılan Yeşil Ulusal Kongresi'nde Yeşil Parti'nin adayları olarak seçildiler.[41]
Clinton–Lewinsky skandalı, Bill Clinton'ın azline yol açmasıyla kampanyaya gölge düşürdü. Cumhuriyetçiler, Clinton'ın skandallarını sert bir şekilde kınadı ve Bush, kampanyasının merkezine Beyaz Saray'a "onur ve haysiyet" kazandırma vaadini koydu.[44][45] Bush, Gore'un da Beyaz Saray'a "onur ve haysiyet" getirebileceğini de söyledi.[46] Aynı şekilde Gore'dan Clinton'ın skandalını açık bir şekilde kınamasını istedi.[47] Gore ise Clinton'ın skandallarından Lieberman gibi dikkatlice kaçındı. Lieberman aynı zamanda Clinton'ın kötü davranışlarını kınayarak ülke için "ahlak dışı ve zararlı" şeklinde nitelendire ilk Demokrat senatör olmuştu.[48] Bazı iddialar, Gore'un Lieberman'ı seçmesinin, kendisini Clinton'ın geçmişteki kötülüklerinden ayırma çabası olduğunu ve Cumhuriyetçi Parti'nin onu Clinton ile ilişkilendirme çabalarını engellemeyi amaçladığını ileri sürdü.[49][50] Aynı şekilde Gore'un 2000 Demokrat Ulusal Kongresi sırasında karısına verdiği öpücüğü, Clinton'a yönelik suçlamalara rağmen Gore'un sadık bir koca olduğunu göstermek olarak yorumlandı.[51] Gore, Clinton ile görünmekten kaçındı.[7] Clinton ise, popüler olduğu bölgelerde düşük profilli etkinliklerde yer aldı. Bazı uzmanlar, Gore'un bazı Clinton destekçilerinden oy kaybetmesine neden olmuş olabileceğini savundu.[52]
Ekonomi
1990'lı yılların sonları ABD ekonomisinin en parlak dönemlerinden birisiydi. Gore, kampanyasında asgari ücreti artırarak ve refah programlarını sürdürerek yoksulluğu azaltmayı amaçladı. Çalışanlara yönelik vergi kredisi programlarını genişleterek istihdamı artırmayı planladı. Bush ise çocuk vergisi kredilerini azaltarak ve en düşük gelir vergisini %15'ten %10'a indirerek yoksulluğu azaltmayı amaçladı.[53] İki aday da genel olarak sosyal yardımlar ve vergi oranları üzerinde durdu. Bazı uzmanlar ve ekonomistler ise seçimlerden sonra ABD ekonomisinin ciddi bir durgunlukla karşılaşabileceğini, büyüme oranlarının %3'e düşebileceğini ve enflasyonun artabileceğini savundu. Hangi aday kazanırsa kazansın iki adayın da bu durgun dönemden geçerek mücadele etmesi gerekeceği savundu.[54]
Çevre
Gore, siyasetçi olmasının yanı sıra, aynı zamanda çevreciydi ve bu konuyu çok önemsiyordu. Gore, başkan yardımcısıyken de fosil yakıt tüketimini azaltmaya yönelik teşvikler vererek karbon vergisinin uygulanmasını sağlamış ve kısmen başarılı olmuştu. Gore aynı zamanda KyotoProtokolüne aracılık ederek sera gazı emisyonlarının azaltılmasını talep eden anlaşmanın kabul edilmesi için çabalamıştı.[55] Gore, kampanya sürecinde genel olarak çevre konusunda Bush'u hafife aldı ve onun küresel ısınmayı yeterince önemsemediğini düşündüğünü söyledi. Gore'un bu açıklamaları sonrası Yeşil Parti'nin başkan adayı olan Ralph Nader ise Gore'u eleştirerek: "Al Gore'un kampanyada bir çevreci olduğu yönündeki en iyi iddiası, George W. Bush olmadığıdır." dedi.[56] Bush, nükleer enerjinin elektriğin %20'sini sağladığını ve çevreyi kirletmediğini düşündüğü için savunurken Gore ise yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik vererek nükleer enerjiyi arka plana atmıştır. Bush aynı zamanda Kyoto Protokolüne karşı çıkmış ve etkisiz olduğunu düşünmüştür. Genel olarak Bush; ekonomik maliyetlere odaklanan, piyasa tabanlı ve esnek yaklaşımlar önerip çevre politikalarını ekonomik büyüme ve enerji güvenliği çerçevesinde değerlendirdi. Gore ise, çevreyi korumayı ekonomik teşviklerle destekleyen, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine öncelik veren planlar sundu.[57]
Sağlık hizmeti
Sağlık hizmeti, Gore ve Bush'un tıbbi bakımı reform etmek ve reçeteli ilaçların hızla artan maliyetlerine çare bulmak için kapsamlı teklifler sunmalarıyla seçim kampanyasının önemli konularından biri olarak ortaya çıktı. Bush, Medicare programını daha özel sektöre dayalı bir sistem haline getirmeyi savundu. Bu sistemde, yaşlılara yıllık belirli bir miktar para verilecek ve onlar da bu parayı kullanarak istedikleri sağlık planını seçebileceklerdi. Gore ise, daha çok geleneksel tıbbi bakım programını savundu. Gore'un önerdiği plana göre aylık bir prim karşılığında ilaç teminatı sunulacak ve yıllık belirli bir eşiği aşan ilaç masrafları karşılanacaktı. Gore ise bu programın sadece düşük gelirli yaşlıları kapsadığını, bu nedenle çoğu yaşlının hiçbir yardım almayacağını belirtti. Gore’un önerdiği plan, geleneksel tıbbi bakım programı içinde ilaç teminatı sunmayı öngörüyordu. Bu teminat, gönüllü olacaktı ve yıllık belirli bir primle sunulacaktı. Gore, bu teminatın maliyetinin 5.000 dolara kadar çıkabileceğini belirtti. Gore aynı zamanda kürtaj haklarını savunurken Bush buna karşı çıkmıştı.[58][59]
Sonuçlar
Ulusal seçim sonuçları
Halk oylarının %0,1'inden fazla oy alan adaylar aşağıda tek tek listelenmiştir. Seçim sonuçları Federal Seçim Komisyonu raporundan alınmıştır.[10]
^Isikoff, Michael (5 Mart 2000). "How Mccain Does It". Newsweek (İngilizce). 19 Aralık 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2025.
^staff, CBSNews com staff CBSNews com (9 Ağustos 2000). "Out Of The Shadows - CBS News". www.cbsnews.com (İngilizce). 4 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2025.