Hüseyin Kâzım Kadri
Hüseyin Kazım Kadri ya da Hüseyin Kazım Bey (1870-17 Ocak 1934) Osmanlı Devleti'nin son yıllarında valilik ve nazırlık görevlerinde bulunmuş devlet adamı ve yazar.[1] İkinci Meşrutiyet döneminin önemli siyaset ve düşünce adamlarındandır. Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul hükûmetinde çeşitli bakanlıklarda bulunup İstanbul - Ankara ilişkilerinde merkezî rol oynamış; Cumhuriyet döneminde siyasetten ayrılmıştır. Dil, siyaset, din, düşünce tarihi üzerine eserleri vardır. Dört ciltlik ''Büyük Türk Lügati'' adlı eseri ile tanınır. Yaşamı1870 yılında İstanbul'un Beylerbeyi semtinde doğdu.[2] "Şhaplı" adlı Ubıh bir aileye mensuptur.[3] Babası Trabzon valiliği yapmış Kadri Paşa'dır (1843-1902). Hüseyin Kazım Kadri Soğukçeşme Askeri Rüştiyesini bitirdi ve Mülkiye Mektebine gitti. 1908 yılında Meşrutiyetin ilanı üzerine Tevfik Fikret ve Hüseyin Cahit'le birlikte Tanin gazetesini çıkarttı. Tanin, İkdam, İçtihad ve Servet-i Fünûn gazetelerinde Şeyh Muhsin-i Fani müstearını da kullanarak, din, ekonomi, felsefe, dil ve politika konularında makaleler yazdı. Ağustos 1910-Temmuz 1911 tarihleri arasında Halep valiliğine tayin edildi. Temmuz-Ağustos 1911 tarihleri arasında kısa bir süre İstanbul şehreminliği (Belediye Başkanlığı) yaptı. 1912 Nisan-Ağustos döneminde adaylığını koydu, Saruhan'dan mebusu seçildi. Meclis-i Mebûsân kapatılınca tekrar Selanik Valiliğine atanmış, Birinci Dünya Savaşı sırasında Suriye'de görevlendirildi. 1920 son Meclis-i Mebusanı'nda Aydın'dan mebus seçilerek Meclis-i Mebûsân'a girmiştir. Meclisi Mebûsân'da Birinci Reis Vekilliği yaptı. Ekim 1920-Haziran 1921 arasında Ticaret nazırı, Haziran-Ağustos 1921 arasında Evkaf nazırı ve Ağustos 1921-Temmuz 1922 arasında da Adliye nazırı görevini üstlendi. 1921'de Bilecik'te Mustafa Kemal Paşa ile Osmanlı Heyeti arasında yapılan görüşmeye de katıldı. Bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa'ya, İstanbul'a dönünce hükûmette görev almayacağına söz vermiş olmasına rağmen, bu sözünde durmamış, nazırlık görevini sürdürmüştür.[4] Cumhuriyet yıllarında siyasetten ayrıldı. Son yıllarını Beylerbeyi'ndeki ailesine ait yalısında geçirdi. Bir rahatsızlığından ötürü hava değişimi için gittiği Tarsus'ta 1934 yılında öldü. [5]Mezarı İstanbul'un Küplüce semtindedir. Neşredilmeyen elyazması kitapları, tercümeleri, makaleleri kızı Rikkat Kunt tarafından Türk Petrol Vakfı’na verilmiştir.[6] Eserleri
Kaynakça
|