Sürü (film)
Sürü, senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı, Zeki Ökten ile Yılmaz Güney'in yönettiği 1978 yapımı filmdir.[1] Başrollerinde Tarık Akan, Melike Demirağ ve Tuncel Kurtiz yer almaktadır. Film, 1970'li yıllarda Siirt'in Pervari ilçesinde yaşayan bir Kürt ailesini ve bu ailenin geçimini anlatmaktadır. Dram türünde bir film olan Sürü, bazı sahnelerinde politik mesajlar da vermektedir. Türkiye sinemasının en başarılı filmlerinden biri olarak kabul edilen Sürü, 1979 yılında İsviçre'deki Locarno Uluslararası Film Festivali'nde "En İyi Film" seçilip Altın Leopar Ödülü'nü kazanmış ve Susuz Yaz'dan sonra uluslararası alanda büyük ödül kazanan ikinci Türk filmi olmuştur.[4] Ayrıca Sürü, 1980'de düzenlenmesi planlanan 17. Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Film Ödülü de dâhil olmak üzere altı farklı dalda ödüle değer görülmüş, ancak 12 Eylül Darbesi nedeniyle festival düzenlenememiş ve ödüller, 31 yıllık aranın ardından 2011'de sahiplerine teslim edilmiştir. En İyi Film Ödülü'nü, filmin ortakları Zeki Ökten ile Yılmaz Güney hayatlarını kaybetmiş olduklarından ötürü, yapımcısı Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney almıştır.[5] Sürü, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2014 yılında yapılan halk oylaması sonucunda Türk sinemasının en iyi 46. filmi seçildi. 2015'te ise Sinema Yazarları Derneği tarafından açıklanan "100 Yılın En İyi 10 Türk Filmi" listesinde 7. sırada yer aldı. Türk edebiyat dergisi Notos, 2016'da açıkladığı "Yüzyılın 40 Türk Filmi" listesinde Sürü'yü 10. sıraya yerleştirdi.[6] Müzikleri Zülfü Livaneli tarafından yapılan filmde, bizzat Livaneli'nin seslendirdiği "Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz" türküsü ve çeşitli Kürtçe türküler ve ağıtlar da bulunmaktadır. Filmin jenerik müziği, daha sonraları "Brindarım" (Türkçe: "Yaralıyım") adı altında "Kutup Yıldızı" isimli müzik grubu için, filmin başrollerinden Melike Demirağ tarafından Kürtçe olarak seslendirilmiştir. Şarkının müziği Zülfü Livaneli'ye, sözleri ise Şivan Perwer'e aittir.[7] KonusuFilmin sahibi Yılmaz Güney, hapiste senaryosunu yazdığı bu filmde kendi gerçekçi üslubunu korumuştur. Bu filmde de diğer filmlerinde olduğu gibi olayları, yorumlamaktan ziyade olayları yaşayanların ağzından seyirciye izletmiştir. Sürü; bir Kürt aşiretini, bir ikiliyi, bir sürüyü ve daha birçok şeyi anlatır. Aşiretler arası çatışmalar, kişiler arası hesaplaşmalar, insan–doğa, insan–insan, insan–toplum ilişkileri; dramatik bir kuruluşun içine yerleştirilen malzemenin salt bir kısmını oluşturur. Filmin tümü ise temelde ekonomik zorlamalarla çağdışı kalmış bir toplumun, ezilen kişilerin ve doğan çatışmaların çok geniş bir panoramasını sergilemektedir. Sürü filmi bir ülkenin kültürel ve toplumsal yönden eleştirel bir biçimde ve kolayca kavranabilen bir görüntüsünü sunmaktadır. Bir yanda kadınların sadece bir nesne gibi kullanıldığı, geleneklere bağlı pederşahi bir toplumu; diğer yandan ise genç bir çiftin bu baskıcı toplum modelini kırmaya çalışması görülmektedir. Aşiretin lideri Hamo Ağa'nın (Tuncel Kurtiz) oğlu Şivan (Tarık Akan), onu sınırlayan ve ailesine bağlı olmasına neden olan geleneğe isyan etmektedir. Filmde Melike Demirağ, hiç konuşmayan genç gelin Berivan'ı canlandırmaktadır. Berivan, kocası Şivan'ı çok sevmesine rağmen bilinmeyen bir hastalığa muzdariptir ve kocası da dâhil hiç kimseyle konuşmamaktadır. Filmde, bir koyun sürüsünün Anadolu'nun güneydoğusundaki Siirt'ten Anadolu'nun batısındaki başkent Ankara'ya trenle taşınması ön plana alınmış ve Anadolu'nun yoksulluğu, çaresizliği ve o günlerin siyasal çelişkileri ve çatışmaları perdeye yansıtılmıştır. Filmin toplumsal yapısıSürü filminin konusu, Halilhan ve Veysikan isimli iki Kürt aşireti arasında süregelen kan davasının aşiret üyeleri üzerindeki etkisidir. Film; ağalık, burjuvazi, kan davası ve devlet kurumlarında gerçekleşen rüşvet konularına değinmektedir. Ezilen bireylerin geri kalmışlığı gösterilir. Tuncel Kurtiz'in canlandırdığı Hamo Ağa, erkek egemen toplumun öne çıkan karakterlerindendir. Filmde Hamo, en çok sözü geçen karakterdir. Kadınların sözünün pek geçmemesiyle beraber, Hamo Ağa dışındaki karakterlerin de sözü pek geçmemektedir. Fakat bu durum Ankara'ya varıncaya kadar geçerlidir, çünkü Hamo Ağa feodalizmi temsil etmektedir ve köyden şehre gidilince feodalizm, yerini kapitalizme bırakır. Ankara, filmde kurtuluş ve umudu temsil etmektedir. Pervari'den Ankara'ya ulaşan sürünün şehirdeki yürüyüşü sırasında şehirdeki kişilerin onlara olan bakışı ve diğerlileştirmeleri de filmde seyirciye sunulmaktadır.[8] Oyuncular
Aldığı ödüllerNotlar
Ayrıca bakınızDış bağlantılar
Kaynakça
|