Mehmed Emin Vahid PaşaMehmed Emin Vahid Paşa (ö. 1828), Anadolu ve Halep valilikleri yapmış Osmanlı devlet adamı. HayatıKilis'te doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti ve validesiyle İstanbul'a geldi. Annesini Osman Hulusi Efendi isminde bir saray baltacısı[1] aldığı için İstanbullu olarak tanındı. İyi bir tahsil gördü. Maliye tahsil kaleminde çalışmaya başladıysa da orada yükselme imkânı bulamadığı için terkederek Zecriyye kâtibi ve muhassılı oldu (1806). Vahid Efendi bu vazifede iken Fransa ile ittifak etmek üzere sefirlikle Paris'e gönderildi ancak bazı siyasi sebeplerden dolayı muvaffak olamadı.[2] Daha sonra İngilizlerle barış için Çanakkale'ye giden Vahid Paşa, devletin arzusu dahilinde sulha muvaffak olduğundan[3] ödüllendirilerek defter emini ve bir ay sonra da rikâp reisülküttabı tayin edildi.[4] Vahid Efendi bu vazifede iki ay kaldı ve azlini müteakip 6 Ekim 1809'da Kütahya'ya tayin edildi.[5] İki seneye yakın Kütahya'da kalan Vahid Paşa Eylül 1810'da affını müteakip Tophane nâzırlığına getirildi, sonra tersane emini oldu. Bu sırada Antalya havalisinde devlete karşı baş kaldıran Tekeoğlu İbrahim güç bir şekilde elde edilerek idam edildi ve gerisinde bıraktığı malların zaptına da Vahid Paşa memur kılındı. Vahid Paşa hem Tekelioğlu'nun mallarını zaptı hem de o havaliye kök salan bu ailenin Selanik taraflarına nakilleriyle uğraşırken Teke ve Hamit Sancakları vezirlikle sorumluluğuna verildi ve bu suretle İstanbul'dan ve rakiplerinin gözlerinden uzaklaştırıldı (1813). 1819'da Hanya muhafızlığına nakledilip orada iken bir sebeple vezirliği kaldırılarak İstanköy Adası'na ikamete memur edildi.[6] Mora İsyanı'nın adalara da sirayeti dolayısıyla 1820 senesinin sonunda Vahid Paşa'nın vezirliği iade edilip Sakız Adası muhafızlığı görevine getirilerek İzmir sahillerinden bazı kuvvetlerle Sığla Sancağı mütesellimi İlyaszâde İlyas Ağa da Vahid Paşa'nın maiyetine verildi. 1821'de Mora İsyanı Sakız Adasına'da sirayet etti. Hariçten gelen kuvvetlere Sakız Rumları da katıldılar. Vahid Paşa şiddetle müdafaaya karar verdi ve hatta Fransız konsolosunun yardım teklifini kabul etmeyerek Her şeyimiz mükemmeldir şeklinde cevap vermiştir. Sakız'ın düşman tarafından muhasarası yirmi günden fazla sürmüş ve o sırada yetişen Türk Donanması kuvvetleri ve kale askerleri düşmana karşı galip gelmişlerdir. Vahid Paşa Kaptan-ı Derya Nasuhzâde Ali Paşa'dan birkaç gemi isteyerek İpsara Adası'na saldırmayı arzu ettiyse de Nasuhzâde Ali Paşa bunu kabul etmediği için Vahid Paşa'nın canı sıkılmış ve bu yüzden araları açılarak ikisi de birbirini Bâb-ı Âlî'ye şikayet etmişlerdir. Nihayetinde Vahid Paşa sağlık durumunu ileri sürüp istifa etmiştir. Vahid Paşa henüz Sakız'dan ayrılmadan Kaptan-ı Derya Ali Paşa'nın kalyonu düşman ateş kayığı tarafından tutuşturulmuş, Ali Paşa kaçmaya çalışırken başına seren düşerek ölmüştür.[7] Vahid Paşa Temmuz 1822'de Anadolu yakasına geçip Urla kasabasında oturdu. Nasuhzâde Ali Paşa ile olan macerasına binaen halihazırda açık bir yüksek makam olmadığı bahanesiyle vezirliği kaldırılarak Alâiye'de oturması emredildi ve sonra Afyonkarahisar'a ikameti uygun görüldü.[8] 1824 senesinde sadrazam olan Galip Mehmed Paşa, Vahid Paşa'yı takdir ve kemâline hürmeten Vahid Paşa'nın vezirliğe tekrar yükselmesine sebep olmuş ve Vahid Paşa da Halep Valisi olmuştur. Ağustos 1826'ya kadar Halep'te kalan Vahid Paşa rehavetinden dolayı suçlanarak üçüncü defa vezirliği elinden alınmış ve Bursa'ya sürgün edilmiştir. Vahid Paşa 1827 senesinde Çanakkale civarında eski İstanbul mevzii muhafızı oldu. Temmuz 1828'de Bosna Valiliği'ne nakil edildiyse de memuriyeti başına gitmeden öldü. Kabri Çanakkale'nin Geyikli Köyü'ndedir. Vahid Paşa'nın vefatında mücevheratından başka on iki yük kuruş nakdi çıkmıştır. DeğerlendirmeMemuriyet hayatının büyük bir kısmını dert ve meşakkatlerle geçiren Vahid Paşa, hüner ve marifet sahibi, şâir, ilmi yüksek fakat kibirli, kendini beğenmiş bir zat idi. Sefinetür-Rüesa'ya katkı olarak yazan Süleyman Faik Efendi, Vahid Paşa'yı cimrilik ile ittiham eder. İstanbul'da Ayvansaray'da validesinin yalısında ikamet etmesinden dolayı hasımları kendisiyle "Ayvansaraylı Vahid" ve "Çingene Vahid" şeklinde alay etmişlerdir.[9] İlk zamanlarda süratle yükselmesi ve İngilizlerle olan görüşmeleri becerisiyle idare edip mevki tutması kendisine epey düşman kazandırmış ve vefatına kadar da bunun tesirini görmüştür. Sakız Adası hadisesinden önce Bâb-ı Âlî'yi ikaz ile tedbir almasını isteyerek kuvvet ve cephane talep etmesi ve Bâb-ı Âlî'nin Sakızlı tüccarların aldatıcı sözlerine kanarak Vahid Paşa'nın sözünü teyit etmesi ileri görüşlülüğünü gösterir. Sakız'da sıkışık bir vaziyette iken Fransız konsolosunun yardım teklifini ret ile: "Elhamdülillâh zahire ve mühimmat ve askerimiz haddikifayededir, eşkıya hücum ederse haiben ve hasiren anların ricatlarını ve şayet bizim başımız sıkışırsa cephanelere ateşe vererek memleketi zirüzeber ettiğimizi görürsünüz" şeklinde yiğitçe cevap vermesi, metanet ve cesaretine delildir. Vahid Paşa'nın gerek talik ve gerek rika yazıları güzel olup işlek olan rika yazısının fotoğrafı bulunmaktadır. Eserleri
Vahid Paşa Kütüphanesi1812'de kurdurttuğu kütüphane Kütahya Ulu Camii'nin son cemaat yeri kısmında bir odada idi. Paşa'nın reisülküttablıktan azledilmesinden sonra Kütahya'da ikameti sırasında yaptırdığı kütüphanede kıymetli kitaplar bulunmaktaydı. Vahid Paşa bu kütüphaneye gerek memur olarak bulunduğu yerlerden gerekse olumsuz tepki aldığı mahallerden kitap göndererek kütüphanesini zenginleştirmiştir. Hatta tersane eminliğinden ayrı iken kiracı vasıtasıyla 12 tefsir, 18 hadis, 17 fıkıh, 8 kelâm ve tasavvuf, 3 nahiv ve sarf, 18 edebiyat, 8 hadise, 5 lugat, 10 ahlak kitabı göndermiştir.[10] Yine 1825'te Halep valisi iken kütüphanesi için 12 cilt kitap göndermiştir. Kütüphanesindeki mührü "Vahidi Asrola Seyyid Mehemmed" tarzındadır. Kütüphanesini Kütahya'nın yüksek âlimlerinden Abdülbâki Fikrî Efendi'nin fazlu kemaline hürmeten tesis etmiştir. 1811 (Kasım) ve 1813 (Eylül) senelerinde kütüphane için iki vakfiye tanzim ettirmiştir.[11] Daha sonra burası yeterli gelmeyerek zamanın valisi Nusrat Bey'in girişimleriyle bugünkü Çini Müzesi'ne taşınmıştır.[12] Paşa'nın "pederim" diye zikrettiği bablığı Osman Hulûsi Efendi hattat olup, yazdığı bir Kur'an kütüphanede bulunmaktadır. Cami içerisindeki kütüphane bölümü bugün din görevlileri tarafından kullanılmaktadır. Kaynakça
Information related to Mehmed Emin Vahid Paşa |